5 Haziran günü, 1972 yılında İsveç’in Stokholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı'nda alınan bir kararla, Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir. Dünya Çevre Günü 1972 yılında itibaren tüm dünyada kutlanmaktadır.
Anayasamızın, Çevre Hakkını güvence altına alan 56. maddesinde de belirtildiği üzere, herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahiptir. Anayasa’nın 3, 43, 44, 45, 57, 63, 168, 169. maddeleri gibi birçok maddesi ile çevreyi koruyucu hükümler getirilmiştir.
Bu tarihten günümüze uzanan tarihsel süreçte, çevre ve doğa kıyımları hem dünya da hem de Türkiye'de tüm hızıyla devam etmiştir.
Ne var ki gelinen süreçte, insanlık, küresel boyutta çevreye, doğaya verdiği zararın sonuçları ile yüzleşmektedir. SARS-CoV-2 yani bilinen adıyla Covid-19 virüsü birçok bilim insanının üzerinde ittifak ettiği üzere, çevre yıkımlarıyla ve dolayısıyla yaşanan küresel iklim değişikliği ile doğrudan bağlantılıdır. İnsanlık çevreye ve doğaya saygı göstermedikçe, çevre felaketleri, açlık, kuraklık ve hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalmaya devam edecektir.
Yakın zamanda, iç denizimiz Marmara ve boğazlarda baş gösteren, Çanakkale Boğazındaki canlı yaşamını da tehdit eden müsilaj (deniz salyası) kirlilik ve küresel ısınmanın sonuçlarındandır. Başta yerel bilim insanları ile Çanakkale Barosu Çevre ve Kent Hukuku mensubu avukatların defalarca uyardığı üzere kömürlü termik santaller bu yıkımda kümülatif düzeyde oldukça etkilidir. Biga yarımadasında kurulu;
Cenal Karabiga Termik Santrali
Alarko Enerjiaaaa
1.320 MW
İÇDAŞ Bekirli Termik Santrali
1.200 MW
İÇDAŞ Biga Termik Santrali
405 MW
Çan 2 Termik Santrali
330 MW
18 Mart Çan Termik Santrali
320 MW
olmak üzere biri kamu idaresinin diğerleri ise özel şirketlerin işletmesinde olan 5 faal kömürlü termik santral işletmesi vardır. Bu santrallerin toplam elektrik üretim kapasitesi 3255 MW olup, bu miktar ilimizin hatta bölgenin elektrik ihtiyacının oldukça üzerindedir. Kaldı ki Çanakkale ve yöresinde kurulu binlerce rüzgar elektrik tribünü mevcuttur. Rüzgar Elektrik Santrallerinde ise hatalı yer tercihleri ve bölgesel elektrik ihtiyacının çok üzerindeki kapasitelerde faaliyet göstermesi de temel sorunlardır. Yenilenebilir enerji santrallerinin kurulumunda da çevreye ve doğaya en az tahribat verilecek şekilde kurulması, ilgili bilim insanlarının görüşlerinin dikkate alınması gerektiği de tartışmasızdır.
Küresel iklim değişikliğinin sonuçlarının etkisini en aza indirebilmek adına, kömürlü termik santral işletmelerinden, vahşi metalik madencilik faaliyetlerinden derhal vazgeçilmeli, yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımında yapılan hatalardan bir an evvel dönülmeli ve gereken önlemler alınmalıdır. Beklentimiz ise çevreye ilişkin bu karar süreçlerine yurttaşların katılımının sağlanmasıdır.
Çanakkale Barosu avukatları olarak, dün olduğu gibi bugün de doğanın, çevrenin safındayız. Doğanın dengesinin, sermaye gruplarının ve hatta tüm insanlığın maddi menfaatlerinden daha önde geldiğini düşünüyor, doğanın ranta, sermayeye hiç edilmesine tabi tutulmasına karşı duruyoruz.
Umudumuz, merkezi ve yerel yönetimlerinin kirlilik ve küresel iklim değişikliği konularında daha etkin yaklaşımlar içinde olmasıdır. Başta küresel iklim değişikliği ve acil olarak önlem alınması gereken musilaj gibi güncel sorunlar olmak üzere, yetkililer görev başında olmalıdır.
Bunun yanısıra en önemli temennimiz ise doğanın katline verilen fermana karşı tüm platformların, sivil toplumun ve dahası bu konuda kanundan ve Anayasa'dan kaynaklanan görevli kuruluşların daha etkin roller üstlenmesidir.
Bilinmelidir ki; Çanakkale Barosu mensubu avukatlar, Çevre için tüm sorumluluklarını dün ve bugün olduğu gibi yarın da yerine getirmeye ve dayanışmaya hazırdır.
Çanakkale Barosu avukatları olarak; 5 Haziran Dünya Çevre gününü kutluyor, daha güzel bir çevrede yaşamak, çevreyi koruyabilmek ve mücadelede birlik olmak umuduyla, çevre ve insanlık için daha güzel yarınlar diliyoruz.
Çanakkale Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu
Adına
Av. Ahmet Ozan YILMAZ