Sayın Valim, Boğaz ve Garnizon Komutanım, Belediye Başkanım, Cumhuriyet Başsavcım, Adalet Komisyon Başkanımız, İdare Mahkemesi Başkanımız, Rektörümüz ve Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreterimiz, Buraya gelen tüm konuklar, saygıdeğer meslektaşlarım, Adliyemizin vefakâr çalışanları, basınımızın değerli üyeleri; şahsım ve Çanakkale Barosu adına hepinizi saygı ile selamlıyorum
Zamanların en iyisi idi, Zamanların en kötüsü idi;hem aydınlık çağı-hem karanlık çağı idi, hem akıl çağı-hem aptallık dönemi idi, hem inanç dönemi-hem kuşku dönemi idi,hem umut baharı idi-hem umutsuzluk kışı idi,hem her şeyimiz vardı-hem hiçbir şeyimiz yoktu,ya doğrudan cennete gidecektik- ya da doğrudan tam öteki yana;Sözün kısası öyle bir dönemdeki; otoriter yöneticilerin hiç karşılaştırma yapmaksızın doğrudan daha iyi ya da daha kötü diye işlerini değerlendirdikler bir dönemdi.
Bu sözler bana ait olmayıp, Dickens’den ödünç aldığım sözleri sizlere aktardım. Bu metni aktarımdaki sebebim ise bir anlamda yaşadığımız bugünkü dünya ve ülkemizi andıran betimlemeler olması.
Ülkemizde son zamanlarda gerçekten çok güzel olgular gerçekleşti.Enflasyon canavarken tek haneli rakamlara indi,büyüme hızı çift hanelere çıktı.2008 global krizde ekonomisi dünyaya ileri ülkeler çöküşe uğrarken,ülkemiz fazlaca etkilenmemiştir.Dış borcumuz gayri safi milli hasıla oranında düşüşe uğramıştır.Sağlık hizmetleri tek çatıda toplanmış,,koruyucu sağlık hizmetleri getirildiği gibi sosyal hizmetlerden yararlananların norm ve statü farklılıklarının önüne geçilmeye başlanmıştır.Avrupa Birliği Uyum yasalarında ivedi çalışmalar gerçekleşmiş, işkence nerede ise sıfırlanmıştır.Ticaret Kanunu-Borçlar Kanunu-Hukuk Muhakemeleri Kanunu yenilenmiş, yargıda nispeten iyileşme hareketleri gerçekleşmiştir.
Tüm bunlar ve bunlar gibi ülkemiz adına gerçekleşen güzel hizmetlerden dolayı Yasama-Yürütme organlarına ve emeği olan herkese sonsuz teşekkürler.
Bu iyilerin yanında, kötü olan, canımızı yakan hususlarda mevcuttur.
En başta canımızı yakan olay terördür. Her terör eyleminden sonra Türk Milletinin kalbi yaralanmakta, kan ağlamaktadır.
Bunun dışında bir deniz Feneri adlı davanın açılıp, açılan davanın kapatılıp, açanların yargılanmaya başlaması; Bizim yıllardan bu yana Özel Yetkili mahkemelerin uygun olmadığı beyanlarımıza, MİT’le ilgili olayın meydana gelmesi ile Sayın Bakanımız Cemil Çiçek’in ekranlardan bize benzer sözlerle beyanı; görevde olduğu günlerde görevleriyle alkışlanılıp, madalyalar takılan Genelkurmay Başkanının emekliliğinde görevi sebebi ile yargılanılıp, bir de emekli olup delil karartma ihtimali ve kaçma olasılığı yokken, tutukluluğun istisnai olduğu yazılı metinde olan ülkemizde tutuklu yargılanması anlaşılabilir değildir.
Devletin gerçekleşmesi yönünde en büyük çaba harcaması gereken husus adalet hizmetidir. Hukuk devletinin temelini adalet ilkesi oluşturur. Ülkemizde iyi gitmeyen işlerin başında adalet hizmeti gelir.
Yargı eliyle insan özgürlüğünü kısıtlayan en etkili-caydırıcı ve evrensel ceza hapis cezasıdır. Hapis cezası dışında İnsan özgürlüğünü kısıtlayan en ağır ceza geçici olan tutuklamadır. Kanunlarımızda tutuklama kural değil istisnaidir. Ancak ülkemizde uygulamada bu tam tersine kural haline dönüşmüştür.
Bu nedenle bizlerin talebi ve dileği hâkimlerimizin tutuklama konusunda son derece dikkatli ve duyarlı davranmaları ve ülkemizi bu tutuklama ayıbından kurtarmalarıdır.
“Geciken adalet adaletsizliktir “ tümcesi veciz ve o an adalet hizmetine ihtiyacı olmayanlar için hoş ve kolay bir maksimdir. Ancak hakkına yani adalete geç kavuşanlar için ise acı veren bir durumdur. Ülkemizde iyi gitmeyen işlerden birisi de adalete geç erişimdir. Gerek Anayasamızda, gerekse İnsan Hakları sözleşmesinde davaların makul sürede bitirilmesi yer almaktadır. Bu acıya sebebiyet veren hususun ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığınca Adalete Hızlı Erişim adı altında bir program ortaya konulup, davaların bitirilmesi ile ilgili azami süre ortaya konulmuştur. Bu güzel –iyi niyetli bir düşünce olmakla beraber hatalı bir projedir. Şu an mevcut sayıda hâkim, mevcut sayıda işle, süre ortaya konulduğunda, iş yoğunluğu sebebi ile iyi incelenememiş neticeler ortaya çıkacak, hak ihlallerine sebebiyet verecektir. İlgili projenin amacına ulaşması nitelikli ve donanımlı hâkimleri sayısının arttırılması, incelenebilir iş yükünün süre tahdidi konularak hakime tevdii ile adalete hızlı erişim gerçekleşebilecektir.
İhtisas Mahkemesi niteliği taşımayan, adil yargılama kurallarına aykırı, silahların eşitliği ilkelerinin tanınmadığı, katalog suçlar vasfındaki davalara bakan Özel Yetkili Mahkemeler; HUKUK DEVLETLERİNDE NORMAL ZAMANLARIN MAHKEMELERİ DEĞİLDİR. Bu husustaki çekinceleri meslektaşımız olan bakanımız Sn Cemil Çiçek de dile getirmiştir.İvedilikle bu mahkemeler kaldırılmalıdır.
Demokratik rejimlerde kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanabilmesi için yasa yapma görevi sadece Yasama Organına verilmiştir. Bu husus Parlamenter rejimde de, başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinde de bu şekildedir. Sadece Türkiye’mizde Anayasaya bir madde eklenerek, yasa niteliğinde karar çıkartma yetkisi Yürütme organına da tevdii edilmiştir. İlk 14 Mart 1971 ara rejiminde 1961 Anayasasına bir madde eklenerek Kanun Hükmünde Kararnameler çıkmaya başlamıştır. Bu madde 1982 Anayasasında da korunmuştur. Yeni Sivil Anayasanın yapılandırılma çalışmalarının sürdüğü günümüzde kuvvetler ayrılığının korunması için K.H.K ile ilgili maddenin tamamen kaldırılması ya da istisnai ve kalın çerçeve ile sınırlandırılmış olarak belirlenmesi istemimizdir.
Adliyeler adalet hizmeti verilen yerler olmakla beraber, avukatlar-hâkimler-savcılar-kalemler- icra çalışanlarının ortak mekânlarıdır. Avukat-hâkim-savcı arasında hiyerarşi mevcut değildir. Hal böyle iken yeni oluşturulmakta bulunan ve Adalet Yönetimi adı verilen sistemle ilgili pilot uygulamalar yapılmakta, bu pilot illerde avukatlar adliyelere kartla alınmakta, vatandaş ise merasimle alınmaktadır. Adliyeler hiyerarşik ilişkinin olmadığı, halka adalet hizmeti verilen yerlerdir.Bu uygulamaya son verilmelidir.
UYAP önceleri meslektaşlarımıza parasız olarak hizmet vermekte iken, paralı hale dönüş yapmıştır. Dünyanın en büyük internet ağı olan Google’nın ücretsiz olduğunu düşünürsek, yargının üç sacayağından birisi olan ve görevi niteliğince her ne kadar serbest adlandırılsa dahi, kamu hizmeti olduğu yasalarla belli olan avukatlara bu hizmetin ücretli verilmesi doğru değildir.
Adalet hizmetlerinin kalitesinin arttırılması; avukat-hâkim ve savcıların kalitelerinin arttırılması ile gerçekleşebilir. Bu kalitenin yükseltilmesi ise, nitelikli ve donanımlı hukuk fakülteleri ve hedefi yüksek bir stajla gerçekleşebilir. Ülkemizde çok düzeyli Hukuk Fakülteleri olduğu gibi, kadrosu bulunmayan, taşımalı sistemle eğitim yapan kalitesi son derece düşük fakülteler de vardır.
Hem hukuk eğitiminin, hem de avukatlık ve hâkimlik stajının yeniden yapılandırılması gerekir. Bize göre öncelikle belli bir hayat tecrübesinin hukukçu kesiminde olması gerektiği düşüncesi ile, ABD de olduğu gibi 2. Fakülte olması, okul bittikten sonra ise bir başlangıçta, bir de sonda olmak üzere 2 sınav ve belli bir staj döneminde avukat-hâkim stajyerlerinin bir arada stajı gerçekleştirmeleri, hatta mesleğe hak kazandıktan sonra avukat-hâkim-savcı yardımcılıkları ihdas edilmesi ile kalitenin üste alınacağı kanaatindeyiz.
Biraz evvel de dile getirdiğimiz gibi her ne kadar avukatlık serbest meslek olarak görülüyor ise de kamu görevidir. Anayasal olarak herkesin savunma hakkı mevcuttur. Savunma bir eğitim, sağlık hizmeti gibi Anayasal hak olmasına rağmen hizmette KDV oranı %18 olup, bu kamusal hizmet olduğu için KDV’nin %8 e çekilmesi gerekmektedir. Bir de abesle iştigal eden konum mevcuttur ki CMK adı verilen ve Adli Yardım adı verilen Sosyal Devlet hizmetlerinde devletin direk hizmeti satın aldığı durum mevcut olup, bu hizmetin bedeli devlet tarafından yatırılmakta ve devlet kendi kendisinden KDV tahsil etmektedir. Bu hizmetlerdeki KDV’nin kaldırılması mantıklı bir durum olacaktır.
Serbest meslektaşlarımız için asgari ücret tarifesi uygulanırken, CMK zorunlu avukatlık müessesindeki arkadaşlarımıza asgari ücretin ¼’ü uygulama yanlış olup, bu oranın asgari ücrete yükseltilmesi gerekmektedir.
Kamu Avukatları ile aynı veya benzer işleri yapan kamu görevlilerin özlük hakları ve statüleri, mali hakları açısından büyük orantısızlık olup, dileğimiz bu eşitsizliğin ivedilikle giderilmesidir.
Anayasa Özü ve İşlevi itibariyle Hukuki olmaktan çok, siyasi alana ilişkin bir üst norm olup, devletin kurulmasının dayandığı temel ilkeleri gösterir. Bu sebeple devletin kurulma amaç, ilke, temel değer gibi tüm paradigmalar ne ise paradigmanı da o temele inşa edilmesi gerekmektedir.
Şu anda ülkemizde sivil yeni anayasa yapılma çabası mevcuttur. TC’nin kuruluşuna esas olan ilk üç maddenin anlamını bulan paradigmanın göz önüne alınarak yeni anayasamızın inşa edilmesi en uygun yenilenmedir.
Yeni anayasa Faydacı/çerçeve Anayasa anlayışına uygun olmalı, ülke ve dünya koşullarına uyarlanabilecek şekli/usulü ve kısa bir anayasa olması gerekmektedir.
Yeni Yapılacak Anayasa da, Kuvvetler ayrılığı ilkesinin korunması amacı ile Yargının tam bağımsızlığı sağlanmalı, HSYK’dan Adalet Bakanı ve müsteşar çıkarılmalıdır.
Yargılama faaliyetlerinde Sav-Savunma ve Yargı bir bütündür, hep beraber yargının kurucu unsurlarıdır. Dünyanın demokratik tüm ülkelerinde kabul gören ve genel evrensel kural göz önüne alınarak barolara ve savunma makamına Anayasanın Yargı bölümünde yer verilmelidir.
Sözlerime son verirken, gelecekte bütün zamanların hem dünya, hem Türkiye için, zamanların en iyisi olmasını, hem akıl çağı, hem aydınlık mevsimi, hem de umut baharı olmasını diliyor, beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.05.04.2012
Çanakkale Baro Başkanı Avukat Tülay ÖMERCİOĞLU |
|