BAROMUZ 2022–2023 ADLİ YILINI
CUMHURİYET MEYDANI’NDA DÜZENLENEN TÖREN İLE AÇTI
Baromuz 2022-2023 yeni adli yılını Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen tören ile açtı.
Tören, Baro Başkanımız Av. Soner Aydın, Baro Yönetin Kurulu Üyelerimiz, önceki dönem Baro Başkanları ve birçok meslektaşımızın katılımıyla gerçekleşti.
Atatürk Anıtına çelenk sunumu, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan tören, Baro Başkanımız Av. Soner Aydın’ın konuşmasının ardından sona erdi.
BARO BAŞKANIMIZ AV. SONER AYDIN’IN
YENİ ADLİ YIL AÇILIŞ KONUŞMASI
Değerli önceki dönem baro başkanlarım, aziz meslektaşlarım, kıymetli basın mensupları;
Bugün yine yeni bir adli yılın başlangıcındayız; En içten duygularla ülkemize, tüm hukuk camiamıza, meslektaşlarımıza, vatandaşlarımıza hayırlı olsun diyoruz.
Diyoruz demesine de aslında ortada kutlanacak bir şey kaldı mı? Bu yıl daha iyi olacak diyebilen var mı?
Aslında her başlangıç heyecanlıdır, insana ümit verir, moral katar. Ama maalesef bugün de yargıya, adalete, mesleğimize dair beklentilerimizin, olmazsa olmazlarımızın çok uzağındayız. Hatta, durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
Kıymetli meslektaşlarım.
Bu nedenlerle 81 ilin baro başkanları olarak, yıllardır aynı şeyleri söylemenin muhataplarımızda karşılık bulmaması sebebiyle, “belki tersini yaparsak bizleri duyabilirler diye” bu yıl adli açılış töreni yapmamayı bile uzun süre tartıştık. Çünkü artık ortada törenlik bir durum da görünmüyor. Adalet mi kaldı ki yılını açalım.
Avukatlar sırf görevlerini yapıyor diye şiddete maruz kalıyor, öldürülüyor. İhlallere itiraz ediyoruz hukuk talep ediyoruz diye bilerek yalnızlaştırılıyoruz, değersizleştiriliyoruz. Maddi manevi, her açıdan tükenmişlik sendromuna sürükleniyoruz. Bakınız bu olumsuz iklimde 2021 yılında 7 meslektaşımız hayatına son verdi. Bu yıl durum daha da vahim. Çünkü daha ağustos ayı itibarıyla bu sayı 8’i buldu.
Öte yandan, her yıl ortalama 60 avukat öldürülüyor ya da fiziki saldırıya uğruyor. Üstelik bu sayılar sağlık çalışanlarının uğradıkları saldırılardan çok daha fazlayken, avukata yönelen şiddet çoğu zaman haber bile olmuyor.
Daha da trajik olanı, 28 Ağustos’ta, 3 gün önce Van’da bir meslektaşımız, bir düzensiz göçmenin ifadesi için gittiği hastanede, sırf tedavi durumunu sordu diye iki doktorun ağır hakaretlerine maruz kaldı ve hastaneden atıldı.
Her gün maruz kaldığımız binlerce hakaret, tehdit ve şantajlar ise bildirilmiyor bile.
Oysa sadece Avukatlık Kanunu’nun 57. maddesinde yazan“…avukata karşı işlenen suçlar hakkında, bu suçların hakimlere karşı işlenmesine ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü etkin bir şekilde hayata geçirilse, sonraki bir çoğunun önüne kendiliğinden geçilebilir.
Bizler suçun, suçlunun ortağı, ihtilafın, geçimsizliğin, borcun sebebi değiliz. Yine toplumsal konularda veya hak ihlallerinde güçlü devlete karşı güçsüz bireye hukuki yardımda bulunuyoruz diye, devlet düşmanlığı yapmış olmuyoruz.
Keza, mali sorunlarımızın, hatta imkansızlıklarımızın katlanılamaz hale geldiğini daha nasıl anlatalım, görünen köyü daha nasıl tarif edelim? Çoğu meslektaşımız geçinemiyor bile. Giderlerini ödeyemeyeceği için ofis açamayan, asgari ücret kadar kazanamayan binlercemiz var.
Üstelik, son 1 yıldır yaşadığımız yüksek enflasyon ve 3-4 katlık anormal fiyat artışları üzerimize daha ağır yükler getirdi. Ama Avukatlık ücret tarifemiz, adli yardım ücretlerimiz ve CMK tarifemiz hala 2021 rakamları üzerinden uygulanıyor.
Çanakkale Barosu olarak özellikle bu konuyu Mayıs ayından itibaren masaya yatırdık ve Haziran ayında enflasyon oranında güncellenmelerini talep ettik. Ancak aldığımız cevap, Avukatlık Kanunun 168 maddesi sebebiyle yılda bir kez artış yapılabileceği şeklinde oldu. Oysa Bütçe Kanunu’ da bütçenin yılda bir kez çıkarılmasını emrediyor ama pekala ek bütçe çıkarıldı. Tıpkı pandemi bahanesiyle bize genel kurul yaptırılmazken, parti genel kurullarının lebalep yapıldığı gibi.
Biz de tüm barolar olarak, sorunun üzerine birlikte gitmek üzere Barolar Birliğinde 5 Haziran’da toplantı yapıp bir çalışma programı oluşturduk.
Ancak Çanakkale Barosu olarak, bu rakamlarla bu hizmetlerin sürdürülmesinin mümkün olmadığını ve konunun aciliyetini 1 Temmuz 2022’de tüm Türkiye’ye ilan ettik. Ardımızdan da birçok baro 7-8 Temmuz’da çeşitli mekanizmalarla tepkilerini ortaya koydular.
23 Temmuz’da ise ortalama %240’lık artış istemimizi Adalet ve Maliye Bakanlıklarına iletmek üzere, 81 Baro ortak açıklama yaptık. Ve ekledik: 1 Eylül’e kadar sorun çözülmezse tek vücut olarak eylemlere başlayacağız.
Gelinen noktada; Adalet Bakanlığı ile yapılan görüşmeler sonucunda, en geç 3 Eylül’de yeni AAÜT’nin ortalama %160 artışla çıkarılacağı bilgisi bizlere ulaştı.
Ancak, ağırlıklı olarak genç meslektaşlarımızın, ama sonuçta hepimizin asıl canını yakan CMK ücretleri konusunda Maliye Bakanlığından maalesef aynı sağ duyulu yaklaşımı göremedik. Adeta görüşmekten çekinir tavırla, taleplerimizi dosya üzerinden alma yolunu tercih ettiler ama şu tarihe kadar tarafımıza net bir dönüş te olmadı. Tahminlerimize göre düşünülen sadece %60-70’lik bir artış; o da 1 Ocak 2023’ten başlamak kaydıyla.
Bir kere bu rakamlar 2022’nin kaybını bile telafi etmekten çok uzaktır. Üstelik 2023’te de enflasyonun kolay kolay düşmeyeceği anlaşıldığından, CMK ücretleri konusunda diyalog yolunun sonuç vermeyeceği şimdiden gözüküyor.
Bu sebeple değerli meslektaşlarım, öncelikle artık eziyet hatta hakaret haline gelen bu rakamlara karşı haklarımızı almak üzere 5 Eylül’den itibaren sahaya inmeye, önce uyarı toplantıları, giderek, hizmeti yavaşlatma ve tamamen durdurma, duruşmalara girmeme, büyük avukat mitingi gibi eylemsel tavırlar almaya mecbur bırakılıyoruz.
Ancak sevgili meslektaşlarım; Burada hepimize görevler düşüyor. Bu konuda her birimiz eksiksiz katılım ve destek gösterip, birlikte çelik bir kale gibi hareket etmeliyiz. Tüm tepkilerimizi aynı anda ve en yüksek sesle dile getirmeliyiz ki değerimiz, gücümüz, kararlılığımız hissedilsin, tüm kesimlerce net olarak görülebilsin.
Bu vesileyle buradan bir kez daha muhataplarımızı, “artık meslek onurumuzu bile zedeleyen, emeğimizi hakir gören, haksız, adaletsiz dayatmalar yapmak yerine, sesimizi duymaya ve sağduyulu davranmaya” çağırıyoruz.
Aslında meslek sorunlarımız ve hukuk devleti adına taşıdığımız kaygılarımız bilinmedik, yeni şeyler değil. Biz söylemekten, tekrarlamaktan bıktık. Ama çözüm adına hiçbir şey yapılmaması, belki de bunların bir sorun olarak görülmemesi, başlı başına hukuk ayıbıdır, garabetidir.
Burada Adalet Bakanlığı’nın 2019 yılı yargı reformu strateji belgesinin giriş kısmındaki 6. Bendi tekrar hatırlatalım. “hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunup geliştirilmesi, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi, sistemin şeffaflığının artırılması, yargısal süreçlerin basitleştirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, savunma hakkının güçlendirilmesi ve makul sürede yargılanma hakkının daha etkin korunması”
Hadi biz söyleyince dinlemiyorsunuz, bari kendi söylediğinizi yapın. Çünkü hukukun ve aklın yolu bir ve bunun böyle olması gerektiğini esasen herkes biliyor.
O halde, avukatın etkin biçimde katılmadığı ya da kabul görmediği bir yargılama, adil ve gerçek bir yargılama olamayacağından, kutsal savunma hakkını temsilen görev yapan avukatların, yargıda ötelenmesi, üvey evlat gibi görülmesi şeklindeki kabul edilemez bakış açıları hemen terk edilmeli, yasadan ve meslek onurumuzdan kaynaklanan maddi-manevi tüm haklarımız derhal teslim edilmelidir.
Üstelik kıymetli hukukçular,
Yargının, yargı mensuplarının sorunlarını da biz dile getirip, haklarını savunduğumuz halde, yargı diyalektiğindeki eşitlerimizin önemli bir kısmının hala hak ettiğimiz değeri teslimde zorlanması, bir türlü içselleştirememesi ne acı değil mi?
Yine de biz avukatlar hukuku sadece ekmek kapımız değil, aynı zamanda bir yaşam biçimimiz ve varlık sebebimiz olarak görürüz, hissederiz. Çünkü bizler bu konularda ülkemizi hep iyi yerlerde görmek istemişizdir. Ama sürekli aksi yaşandığı için yargının saygınlığı hep düşmüş, yargıya güven çok çok azalmıştır; yargıya güven endeksinde, 138 ülke arasında 117. sıralara düşme ayıbı en çok, hatta galiba sadece bizleri yaralamaktadır. Çünkü birkaç gazete haberi dışında, bu konuda kimse ağzını bile açmamaktadır.
Bunun için öncelikli olarak ve acilen yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunun tartışmalı olmaktan çıkarılmasını, coğrafi teminatların sağlanmasını, buna dair doğal hukukun gerektirdiği doğru mevzuatın derhal çıkarılmasını da hep bizler dile getirmişizdir.
Evet, yargı üzerindeki siyasi, sosyal ve diğer her türlü baskıya ivedilikle son verilmelidir. Yargı ve hukuk, anlık duruma göre eğip bükülecek bir mekanizma değildir; siyasi amaçlarla müdahale edilemez. Çünkü bağımsız ve tarafsız yargı bir gün herkese lazım olur.
Ayrıca, etkin, adil ve makul süreli yargılama yapılamaması, bir an önce çözüme kavuşmalıdır. Çünkü bu sorunun yıllardır çözülemediği, aksine, sistematik hale geldiği, bırakınız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni, artık Anayasa Mahkememizin kararlarında dahi açıkça tespit ve ilan olunmaktadır.
Keza, fiziki imkanlar kısmen iyileşse de, asıl önemli unsur olan yetişmiş, yetkin, liyakatli hakim, savcı ve adli personel açığının giderilememesi de öncelikli sorunlardan biridir.
Değerli katılımcılar,
Bu kadar olumsuzluk içerisinde bizler yine de dimdik ayaktayız, bir aradayız, işimizi en iyisiyle yerine getirmeye çalışıyoruz. Görevimizin önem ve değerinin bilinci içinde, cumhuriyet kazanımlarımızı, demokrasimizi, insan hak ve özgürlüklerini korumak için, hep birlikte, omuz omuza mücadele veriyoruz. Savunmayı savunmak, avukatların itibarını ve haklarını korumak ve en iyi çalışma ortamını sağlamak için hep birlikte korkmadan, yılmadan, yorulmadan daha çok çalışacağız. Çünkü şiarımız Atatürk’ün şu sözüdür: “Hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur. Tek bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak”
Bu vesileyle, görevi sırasında şehit edilen tüm hukukçuları, meslek yaşamı boyunca onuruyla hukuka hizmet ettikten sonra ebediyete intikal etmiş bulunan tüm adalet savaşçılarını bir kez daha saygıyla anıyor, aynı hukuk mücadelesini bugün birlikte sürdüren siz değerli meslektaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.
Kıymetli meslektaşlarım,
Bu yıl Kurtuluş Savaşımızı taçlandıran 30 Ağustos Zafer Bayramınızın 100 yıl dönümü. Dönemin en gelişmiş teknik imkanlarıyla donanmış emperyalistlerin işgaline son vererek ana yurdumuzu kurtaran, ama bunu hem rasyonel ve gerçekçi bir akıl hem de büyük bir inançla yapan kadrodan, başta ebedi önderimiz ve başkomutanımız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
1 Eylül aynı zamanda Dünya Barış Günü. Ama hemen kuzeyimizde 6 ay önce başlayan savaş hala devam ediyor. Bu savaşın sadece iki devlet arasında olmadığını, dünyada insan haklarının, medeniyetin bayraktarlığını yaptığını iddia eden, ama bunu sadece kendi aralarında uygulayıp, mazlum milletlere her türlü zulmü reva gören, riyakar ve emperyalist devletlerin oyunu olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu sebeple ezilen devletlerin, kurtuluş savaşımızı tekrar örnek alarak, bu emperyal oyunlara gelmemelerini, tüm dünyada artık gerçek sevgi ve barışın egemen olmasını ve açık-gizli tüm savaşların son bulmasını canı gönülden diliyorum. Son bulsun ki, aslında hepimize yetebilen bu büyük gezegende geleceğimize umutlu bakabilelim, huzurlu, sağlıklı ve temiz bir çevrede insan onuruna yakışır şekilde yaşayabilelim diyorum ve bu duygu ve düşüncelerle Çanakkale Barosu ailesi adına hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Av. Soner AYDIN
Çanakkale Barosu Başkanı