Reform paketlerinin sadece Adalet Bakanlığı kadrosu tarafından hazırlanmamalıdır.
Kanunların hazırlanması, sadece hâkimlere, savcılara ve bürokratlara bırakılmamalıdır. Bakanlık kadrolarında ekonomist, sosyolog, avukat, psikolog ve danışılan statüsünde toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden kişiler istihdam edilmelidir. Ve yasalar mutlaka toplumun dinamik unsurlarıyla görüş alışverişinde bulunduktan sonra çıkarılmalıdır
Açıklanan reform paketi, kişilerin alacaklarını nasıl alamayacaklarını göstermektedir. Ancak alacakların nasıl alınacağı konusunda bir yol göstermemektedir.
Reform paketi ile ilgili değerlendirmelerimizi birkaç başlık altında toplayabiliriz.
A- Adalet Bakanlığı bu reform paketindeki bazı çalışmalarla ülkeyi ve ekonomiyi bir güven bunalıma, bir kaosa sürüklemektedir.
1- Ekonomik bir krizin kapısı aralanmaktadır. Ticaret güvene dayalı yürümektedir. Çek ve Senet ve bunların tahsil yolu konusunda bu güne kadar piyasalara yerleşmiş bir güven vardır bu ortadan kalkmaktadır.
2- Piyasa tahsil zorluğu nedeniyle çek ve senetten çekilecek ,tamamen nakit hale gelecektir.
3- Bu durum öncelikle sermayesi çok az olan, ancak fikri bulunan girişimci insanlara darbe vuracaktır ki ülkemizin en önemli ekonomik gücü genç girişimci insanlarımızdır.
4- Çekle senetle mal alıp, perakende satan küçük esnaf mal alamayacaktır. Küçük esnaf için ciddi sıkıntı oluşturacaktır.
5- Kısa vadede en fazla toplumun alt gelir grubu etkilenecektir. Büyük şehirlerimizin varoşlarında ve Anadolu’nun her yerinde vatandaşlarımız çek ve senetle günlük yaşamlarını, alışverişlerini sürdürmekte, hasat zamanı ise borçlarını ödemektedirler. Alacağını tahsil konusunda güven sorunu yaşayan esnaf nakit dışında alışverişi durduracaktır.
ALACAKLARIN TAHSİLİNDE YAŞANACAK SIKINTILAR, MAFYA VE BENZERİ YAPILARIN TEKRAR HORTLAMASINA SEBEBİYET VERECEKTİR.
6- Ekonomik üretimin bel kemiği olan hipermarketlerde perakende satışlar duracaktır. Bu marketlerde ya nakit ya da kredi kartı ile alışveriş yapılmaktadır.
Tüm bankalar vatandaşlarımıza kefilsiz küçük limitlerde kredi kartı vermektedirler. Bankalar bu riski nasıl olsa haciz baskısı yolu ile alırım ‘ düşüncesi ile üstlenmektedir. Yeni Yasadan sonra alacağını alma riskine giren bankalar teminatsız kredi kartı vermeyeceklerdir. Bu da ekonomimizi durma noktasına getirecektir.
7- Ülkemiz ağır sanayi üretimi yapan, kaydı alışveriş olduğu bir ülke olmadığından ciddi bir kaos oluşturacağı kanaatindeyiz.
Bu tür reformlar düzenlenirken mutlaka ülkemiz şartları göz önünde tutulmalıdır. İlgililerin beyanına göre ekonomimizin büyük bir kısmı kayıt dışındayken, ekonomileri yüzde 98’lere yakın kayıt altına alınmış AB yasalarını emsal alırken dikkatli olunmalıdır. Ayrıca, AB’nin ekonomik olarak batmakta olduğunun, dinamizmini kaybettiğinin açık bir biçimde görüldüğü bir dönemde biz daha dikkatli olmalıyız. Çünkü 20 yıl sonra biz de dinamizmimizi kaybedebiliriz.
B-Adalet Bakanlığımızın tutuklama süreleri ve tutuklama kararlarına ilişkin çalışmaları olumludur. Ancak yeterli değildir.
Yasalardan çok, yetiştirmiş olduğumuz hukukçuların (Avukat – Hâkim – Savcı ) mantalitelerinin değişmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bunun için de mutlaka, sosyoloji, psikoloji, edebiyat ve diğer disiplinler, gerek meslek içi eğitimlerde gerekse okullarda okutulmalıdır.
C-Bazı suçların tanımlanması, cezaların artırılması doğru değildir.
Doktorlarla ilgili bıçak parasının rüşvet sayılması yeni bir şekil yasası faciasına yol açacak niteliktedir. Yeni düzenleme hukukun genel ilkelerine uygun değildir. Net bir şekilde düzenlenmeli, ceza da ona göre tayin edilmelidir.
D- Adaletin hızlandırılması yerindedir, ancak palyatif çözümlerle adalet hızlandırılırsa adaleti sağlayalım derken adaletsizliğe neden olabiliriz.
Yargının hızlandırılması amacıyla yeterli inceleme yapılmaksızın, toplumsal kuruluşlara, meslek odalarına, hukukçulara ve Barolara danışılmadan alelacele çıkartılan yasalar faydadan çok zarar doğuracak, “bazı sanıklar hakkında karar verilmesinin unutulması gibi” yargı facialarına sebep olacaktır. Salt yargının hızlandırılması amacıyla uzun yıllar içinde yerleşmiş, kökleşmiş uygulamaların kaldırılması yerine bu alanda çalışacak memur, hâkim ve savcı kadrolarının artırılması çok daha olumlu sonuç verecektir.
Bir kere tüm yargılamalar herkesin adalet duygusunu tatmin edecek şekilde cereyan etmeli, hâkimlerimizin performansını yıl içinde bakacakları dosya sayısına göre değerlendirmekten uzak durulmalıdır. Eğer bu yapılmazsa, yani davaların içeriğinden çok dava sayıları ile ilgilenilirse hukuksal olarak ciddi sorunların doğmasına neden olunur.
Öncelikle, yerel mahkemelerin sayısı artırılmalı, donanımlı hâkimlerle mahkemeler görülmelidir. Bir mahkemeye düşen iş sayısı hâkimin ivedilikle işi okuyabileceği, kısa sürede neticeye erişebileceği imkânı verecek sayıda olmalıdır. Bir mahkemede hâkim bir günde 50 dosyaya bakıyorsa, haftada iki gün duruşma yapabiliyorsa, bunları inceleye bilmekteki gücü azalır. Yargının hızlanması öncelikle, Hâkime rahat dosya inceleyebileceği sayıda iş verilerek, hâkim kadrosunu sayısının artırılmasıyla ve de donanımlı hâkim yetiştirilmesiyle gerçekleşecektir.
Yargıtay’ımız herkesin son umududur. Gerekirse üye ve daire sayısı daha da artırılarak hızlandırma devam edilebilmelidir.
E-Sabıka kayıtlarının silinmesi yönündeki karar da doğrudur. Süre makuldür. İnsanlara pişmanlık imkânı tanınmalıdır. Yeni bir başlangıç yapma imkânı tanınmalıdır. Güvenlik açısından zaten GBT’ler tutulmaktadır.
F) Ülkemiz Arabuluculuk sistemine gerek eğitim ve gerekse sosyal koşulları itibariyle henüz hazır değildir. Arabuluculuk sisteminde tarafların tatmin edileceğine inanmıyoruz. Bu bakımdan ihtilaflar gene adliyelere gelecek, hızlanması amaçlanan hukuki ihtilafların çözümü fazlasıyla uzamış olacaktır. Arabuluculara da arabulucuların dâhil olmasıyla objektif ve tatmin edici kararlara ulaşmak zorlaşacak ve pek çok şaibeli olayın meydana gelmesi kaçınılmaz hale gelebilecektir. Bu bakımlardan bu sisteme karşıyız. Ancak tüm itirazlarımıza rağmen bu yasa çıkacak ise en azından 5 yıllık avukat olma koşulunun getirilmesi bir nebze de olsun sıkıntı ve tedirginliğimizi azaltabilecektir.
G- Çekten cezanın kaldırılması haciz yollarındaki düzenlemeler tekrar gözden geçirilmeli, Oluşmuş ve yıllara dayanan ön kabul haline gelmiş uygulamalar değiştirilirken Adalet bakanlığımızın bunları yerine neyi ikame edeceğini anlayabileceği bir şekilde düzenlemelidir.
Çekle ilgili etkin cezanın kaldırılması, hacizlerin yok edilmesi, alacaklıların alacaklarını alamamalarına yol açacağı, ekonominin dişlilerinin kırılmasına ve alacağını tahsil edemeyenin de borçlu konumuna girmesine, Tüm Türkiye’nin ekonomisinin çökmesine sebebiyet vereceği gibi İllegal yolların da doğumuna yol açacaktır.
Tekrar belirmek isterim ki yargı reformları, yenilikler hazırlanırken toplumun her kesiminin görüşü alınmalı, kararlar bu süreçlerden sonra değerlendirilmelidir. Adalet Bakanlığımızdan talebimiz bu beyanlarımızın dikkate alınması, yapılan çalışmalarda göz önünde tutulmasıdır. 24.01.2012