BASINA VE KAMUOYUNA
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan ve kamuoyunda “sosyal medya kanunu” olarak bilinen yasa teklifi, anayasanın ve insan haklarının temel değerlerinden olan basın hürriyetine ve doğru haber alma hakkına yönelik çok ciddi sakıncalar içermektedir.
Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki; Türkiye, basın özgürlüğü alanında tüm uluslararası kurumların değerlendirmelerine göre en kötü sınıftaki ülkeler arasında yer almaktadır. En güncel olan raporu ele alırsak, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) adlı örgütün verilerine göre ülkemiz basın özgürlüğü sınırlamasında 180 ülke içinde 149. sırada yer almıştır.
Ne var ki, teklif içeriğine bakıldığında, basın özgürlüğünü güçlendiren değil zayıflatan düzenlemelerle karşılaşmaktayız. Teklifin en can alıcı olan 29. Maddesi Türk Ceza Kanunu’na ekleme yapmak suretiyle “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma” başlığı ile şu düzenlemeye yer vermektedir: “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
Metnin bu şekliyle yasalaşması halinde, görüleceği gibi, bilgiyi üreten değil, yayan hedef alınacaktır. Bu halde, yasa, her vatandaştan “doğruluğundan emin olmadığı” hiçbir bilgiyi yaymama sorumluluğu yüklemektedir ki, bunun herhangi bir demokratik ve evrensel hukuk kriteriyle bağdaşmadığı açıktır. Bu durumda yasa, basını, sosyal medyayı veya internet yayıncılığını değil, doğrudan internet kullanıcılığını hedefler gözükmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, siyasal ve toplumsal gündemin yoğunluğu gereği, söz konusu yasa teklifinin kamuoyunda yeterince gündem oluşturmadığını üzülerek görüyoruz. Bunda son iki yılda birden çok kez aynı alanda yapılmak istenen, ancak hedefine ulaşmayan çalışmaların etkisi olduğu da kuşkusuzdur. Nitekim en son 2020 yılında sosyal medya şirketlerinin Türkiye’de temsilci bulundurmasına yönelik bir yasa çıkarılmış ancak bu yasa başarıya ulaşmamıştır. Sosyal medya şirketlerinin ülkemizde göstermelik temsilcilikler açmak suretiyle yasadan sıyrıldığı, kanun koyucu tarafından da tespit edilmiştir. Nitekim şimdiki kanun teklifinde de bu duruma ilişkin ek düzenlemeler yer almaktadır.
Oldukça kapsamlı olan ve 40 maddeden oluşan yasa teklifinde başkaca pek çok önemli düzenleme yer almaktadır ve tüm bu düzenlemelerin önümüzdeki günlerde kamuoyunda tartışılmasını umuyoruz. Ancak içeriğinden ziyade, yasanın hazırlanış biçiminde de ciddi problemler vardır. Söz konusu yasa teklifinin, gerekçeleri ve hedefleri gözetildiğinde, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gibi meslek örgütlerinin, Basın-İş gibi sendikaların, uzman kişi ve kurumların ve biz baroların görüşünün sorulması gerekirdi. Bu kadar uzun süren bir kanun çalışmasının, bu kadar az katılımcıyla yürütülmesinin sağlıklı olmadığı kanısındayız. Çünkü günümüzün dijitalleşen dünyasında; unutulma hakkı, kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliği gibi kavramlar başta olmak üzere, gerçekten de internet yayıncılığına yönelik bir takım yasal tedbirlerin alınmasının gerektiği açıktır. Ancak bu yasa teklifi, bireyin değil kamunun çıkarlarını gözetmektedir ve bu bakımdan halihazırdaki ihtiyaçlara cevap vermekten uzaktır.
Tasarıda yer alan “gerçeğe aykırı” bilgi kavramı, yoruma aşırı derecede açıktır. Hangi bilginin gerçek, hangi bilginin yalan olduğu konusu, hukuki açıdan ancak mahkeme kararı ile ortaya çıkabilecek bir olgudur. Son olarak, tekzip mekanizmasının güçlendirilmesi yerine, bilgiyi verenin de yayanın da yanılma ve yanıltılma olasılığını göz ardı eden bu düzenlemenin yasalaşması halinde, ülkemizin ifade özgürlüğü alanındaki kazanımları da, bir adım daha geriye gidecektir.
Baskı ve sansür aracı olarak kullanılabilecek olan bu kanun teklifine karşı, tüm sivil toplum ve basın örgütleriyle dayanışma halinde olduğumuzu, temel insan hak ve hürriyetlerine karşı ciddi sakınalar içerdiğini gördüğümüz bu yasa teklifine, bu haliyle karşı olduğumuzu tüm kamuoyuna duyuruyoruz. Başta Çanakkale milletvekileri olmak üzere, tüm TBMM mensuplarını yasa tasarısına karşı red oyu kullanmaya çağırıyoruz. Kamuoyuna saygılarımızla.
Çanakkale Barosu İnsan Hakları Komisyonu