BUGÜN ‘DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ’
Tarih: 10.12.2014 | Okunma Sayısı: 3323
 
 
 
 

BUGÜN ‘DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ’

 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu' nun Haziran 1948' de hazırladığı ve birkaç değişiklikten sonra 10 Aralık 1948' de, BM Genel Kurulu' nun Paris' te yapılan oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir. Türkiye’ nin de taraf olduğu bildirinin imzalandığı 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü’ dür.

 

İnsan haklarına ilişkin ilk yazılı belge Magna Carta’ yı yaklaşık 600 yıl sonra Amerika’ da yayınlanan Bağımsızlık Bildirgesi takip etmiştir. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi kavramlar 1789 Fransız Devrimi’ nden sonra yayınlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ nde hak ettiği yeri almıştır. II. Dünya Savaşı’ ndan sonra, bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvenceye alınması amacıyla İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yayımlanmıştır.

 

Beyannameyle, demokratik anayasalarca tanınan temel medeni ve siyasi haklar değil, ekonomik, toplumsal, kültürel haklar da genel tanımlarla belirli hale gelmiştir. İlk grup haklar arasında, yaşama, özgürlük ve kişi güvenliği gibi haklarla birlikte, keyfi tutuklama, hapis ve sürgünden korunma, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde adil ve kamuya açık yargılanma hakkı ile düşünce, din, vicdan, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri yer almaktadır.

 

Beyannamenin kabulünden bu yana moderne ve çağdaş devletlerce insan haklarını geliştirme, koruma ve uygulama konusunda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi yeni uluslar arası sözleşmeler yapılmış ve bildiriler yayımlanmıştır.

 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin temel aldığı düşünce; tüm insanların dil, din, ırk, siyasi düşünce, cinsiyet, mezhep farkı gözetmeksizin özgür, onurlu ve haklar bakımından eşit olduğudur. Beyannamenin koruduğu en temel ve kutsal hak kuşkusuz, yaşam hakkıdır. Beyanname ile güvence altına alınan kişi güvenliği, köleliğin yasaklanması, işkence yasağı, hukuksal kişiliğin tanınması, yasa önünde eşitlik, yargı yoluna başvurma hakkı, keyfi yakalama, tutuklama ve sürgün edilmenin yasaklanması, masumiyet karinesi, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, özel yaşam ve haberleşme güvenliği, yerleşim ve seyahat hürriyeti, aile kurma hakkı, mülkiyet hakkı, düşünce, din ve vicdan hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, dernek kurma hakkı, seçme seçilme hakkı, seçimlerin düzenli periyotlarda adil, genel ve eşit oy verme yolu ile yapılması, eğitim hakkı, çalışma hürriyetine ilişkin diğer haklar da yaşama hakkının bir uzantısı olan insanın insan olmasından kaynaklanan en tabii hakları olduğu tartışmasızdır.

 

Yine bir Dünya İnsan Hakları Günü’ nün yıldönümünde, ülkemizde de Anayasa ve yasalarla güvenceye alınmış temel insan hakları konusunda eksik kaldığımız noktaların hatırlatılması, hukuk dünyası açısından elzemdir.

 

Uluslararası Af Örgütü’ nün 2013 Dünya İnsan Hakları Raporu’ nda öne çıkan hak ihlallerinin; ifade özgürlüğü, işkence ve kötü muamele, aşırı güç kullanımı, adil olmayan yargılamalar, devlet görevlileri tarafından gerçekleştirilen insan hakkı ihlalleri, silahlı gruplar tarafından gerçekleştirilen ihlaller, LGBTİ bireylere yönelik hak ihlalleri, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet,  mülteciler ve sığınmacılara ilişkin ihlaller olduğu gözlemlemektedir.

 

 

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ nin 1959 ila 2011 yılları arasındaki başvuruları ve çıkan mahkumiyetleri esas alarak, Türkiye hakkında hazırladığı 52 yıllık istatistik raporunda, Türkiye 2404 mahkumiyetle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ ni en çok ihlal eden ülke konumundadır.

 

Bu 52 yıllık süreçte Türkiye, “etkin soruşturma yokluğu” nedeniyle 135 kez, “özgürlük ve güvenlik hakkı” konusunda 554 kez, “adil yargılanma hakkı” konusunda 729 kez, “ifade özgürlüğü” konusunda 207 kez, “toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü” konusunda 53 kez, “mülkiyet hakkı” konusunda 611 kez mahkum olmuştur. Yaşam hakkı ve işkence gibi alanlarda dünyada Rusya’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır.

 

Soma ve Ermenek maden cinayetleri başta olmak üzere, iş güvenliği ve denetimden yoksun çeşitli maden sahalarında peş peşe yaşanan maden kazaları neticesinde, son bir senede 804 maden işçisi hayatını kaybetmiş, diğer işçiler ağır psikolojik travmalar yaşamış, kaybettiğimiz maden işçilerinin aileleri başta olmak üzere, ülkenin tüm yurttaşları vicdanen ağır yaralar almış, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ nde yer alan yaşam hakkı ve çalışma hak ve özgürlüğü hakkı açıkça ihlal edilmiştir.

 

Ekoloji mücadelesinin somutlaştığı ve ivme kazandığı Gezi Parkı olayları süresince duyarlı bireylerin maruz kaldığı, yoğun kimyasal gaz kullanımı, kolluk görevlilerinin orantısız güç kullanımı, fiili gözaltı işlemleri gibi hukuka aykırı tutumlar ve temel insan hakkı ihlalleri; Validebağ Korusu ve Yırca’ da yaşanan demokratik eylemler esnasında da yinelenmiştir. 6-7 Ekim olayları sırasında Yasin Börü'nün bir kısım örgüt militanlarınca yaşam hakkının elinden alınması, Diyarbakır ve Hakkari de sivil giyimli kamu görevlilerinin yaşam haklarının ellerinden alınması insan hakları ihlalleri arasında yer almaktadır. Şüphesiz bu gibi örnekler daha da verilebilir.  Yine, 18 Mart 2014 tarihinde Çanakkale de yaşanan hukuka aykırı önleyici gözaltılarla bireyler fişlenmiş ve mağdur edilmiştir.

 

İnsan Hakları Evrensel Beyanname’ sinde yer alan ve Anayasa’mızca da güvence altına alınmış temel insan hak ve özgürlükleri; Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri, Terörle Mücadele, Polis Vazife ve Salahiyetleri gibi anti-demokratik kanunlar yoluyla fiiliyatta işlemez hale getirilmektedir.

 

Keza Yargı Paketleriyle, valilere, 'soruşturmaya direk katılma yetkisi' verilerek, hem yasama-yürütme-yargı erkleri arası eşitlik bozulmakta hem de bireylerin hukuki güvenliği evrensel hukuk ilkelerine aykırı şekilde tehlikeye atılmakta, mülki idare amiri valiler tarafından din ve vicdan hürriyetini kısıtlayıcı açıklamalar yapılabilmektedir. Kamu hizmetlerinden eşit yararlanma hakkını kısıtlayıcı yasal düzenlemeleri hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Seçmen iradesinin sandığa yansıdığı seçimlerin adil ve şeffaflığına düşen şüphe, ulusal ve uluslararası kamuoyunda muhtelif hak ihlalleri yorumlarına yol açmaktadır.

 

Bir Dünya İnsan Hakları Günü’nde daha, özellikle Ortadoğu coğrafyasında ve sınır komşularımızdaki insani dramlarından kaynaklı mülteci ve sığınmacı hakları sorunlarına yönelik daha insancıl adımların atılması ve mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Çin Halk Cumhuriyetinden Türkiye'ye sığınmak için  kaçan 300 Uygur Türkünün de yaşam haklarının ellerinden alınmaması için gereken ilginin gösterilmesi gerekmektedir.

 

Tüm insanların özgür ve eşit olduğu, yaşam ve yaşam hakkına bağlı diğer tüm temel hakların, istisnasız, amasız fakatsız dünyanın tüm yaşam alanlarında ve ülkemizde benimsendiği umutlu ve aydınlık yarınlara ulaşmak ümidiyle…

Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.

                                                                                                                  

                                                                                                    Çanakkale Barosu
                                                                                             İnsan Hakları Komisyonu
 
 
25.12.2024
AV. ARDAHAN DİKME
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.